Konfederasyonumuz HAK-İŞ tarafından 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü münasebetiyle düzenlenen “10. Uluslararası Kadın Emeği Buluşması”na katılan Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’a, sosyal hizmet personelinin sorunlarını içeren dosya Genel Başkanımız Devlet Sert ve Genel Başkan Yardımcımız Tuba Gülpembelioğlu tarafından takdim edildi.
Kadın Emeği Buluşmasına, kadın sendikacı sıfatı ile konuşmacı olarak katılan Genel Başkan Yardımcımız Tuba Gülpembelioğlu, hazırlanan dosyayı Bakan Selçuk’a takdim etti.
HAK-İŞ Başkanı Mahmut Arslan takdim ile ilgili olarak “Sendikacı kadınlar arasında Öz Sağlık İş Sendikamızın Genel Başkan Yardımcısı Sayın Tuba Gülpembelioğlu da bulunuyor. Tuba hanım, Genel Başkanımız Devlet Sert ile birlikte, sosyal hizmet personelinin sorunlarını içeren dosyalarını Sayın Bakan’a takdim edecekler” dedi.
Arslan’ın takdiminden sonra sahneye gelen Genel Başkanımız Devlet Sert ve Genel Başkan Yardımcımız Gülpembelioğlu, Bakan Zehra Zümrüt Selçuk’a, sosyal hizmet personelinin sorunlarını özetleyen Saha Raporumuzu da içeren bir dosya takdim etti.
Gülpembelioğlu takdim sırasında, “Sayın Bakanım sorunlarımızın çözümü için size güveniyoruz. Sosyal hizmet personeli zor günlerden geçiyor” dedi. Bakan Selçuk da dosyayı alırken, konuyla ilgileneceklerini söyledi.
8 MART’A KADIN SOSYAL HİZMET PERSONELİ DAMGASINI VURDU
Hak-İş tarafından düzenlenen 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Programı’nda “ÇALIŞAN KADININ EMEK HAREKETİNDEKİ YERİ, YENİ DÜNYA DÜZENİNDE KARŞILAŞILAN SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ” konulu bir de panel düzenlendi.
Panele sendikamızı temsilen katılan Genel Başkan Yardımcısı Tuba Gülpembelioğlu bir de konuşma yaptı. Konuşmasına katılımcıları selamlayarak başlayan Gülpembelioğlu, hem HAK-İŞ Başkanı Mahmut Arslan’ın, hem de Sendikamız Genel Başkanı Devlet Sert’in kadın sendikacılar profilinin büyüyüp gelişmesine verdikleri desteğe teşekkür etti.
Gülpembelioğlu konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Kadına ve kadın emeğine kendi medeniyet değerlerimizin ışığında bakan, sendikal mücadelede kadının varlığını her daim ön planda tutan, destek veren, Sendikamız Öz Sağlık-İş olarak, emeği kutsal gören anlayışımızı, peygamber efendimizin emaresi ile birleştiren bir gelenekten geliyoruz. Çalışma hayatında kadın olgusunu , Hz. Hatice annemizin ticari yaşamında gösterdiği başarı ve dirayetle ve Peygamber efendimizin, O’na karşı gösterdiği cesaretlendirici tavır ve saygı ile tanımlıyoruz.
Her türlü emeği, alın terini kutsal görüyoruz ancak kadının, toplumda karşılığı olan pek çok kimliği birlikte taşıması nedeniyle “kadın emeğini”, kadının üretimden gelen gücünü çok daha fazla önemsiyoruz.
Öz Sağlık -İş Sendikası, sağlık ve sosyal hizmet işkolunun en büyük ve lider sendikasıdır. Üyelerinin çoğunluğu kadınlardan oluşan bir sendikadır. Bir dönem Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak görev yapan Sayın Jülide Sarıeroğlu hanımefendi, sendikamızın geçmişinde genel başkanlık yapmıştır. 7 yıllık sendikal tarihimiz boyunca, yönetimlerde, il başkanlıklarında ve temsilciliklerde kadın üyelerimize hak ettiği yer verilmiş, kadının emeği her zaman önemsenmiştir.
Ve şimdi biz, işkolumuzdan yükselen bir çığlığın da duyulmasına vesile olmasını arzu ettiğimiz bir 8 Mart Kadın Emekçiler Günü’nü yaşıyoruz…
Bu çığlık kime mi ait?
Bu çığlık, kadın sağlıkçıların, kadın sosyal hizmet çalışanlarının çığlığı.
Bu çığlık, Pandemi koşullarında, gittikçe ağırlaşan iş yükü ile yükselen sağlık ve sosyal hizmet işçisinin çığlığı.
Bu çığlık, çoğunluğu kadın olan sosyal hizmet çalışanlarının 14 gün aralıksız kurumlarında kalarak, eşlerinden, çocuklarından ayrı, karantinalı günlerde, uygunsuz çalışma koşullarında, gece gündüz evlerine gitmeden özveriyle çalışan sosyal hizmet çalışanı kadınların çığlığı.
Bu çığlık, 7 gün, 14 gün, 20 gün aralıksız vardiyalara gelirken evladını komşusuna emanet edip, emzikli bebeğini sütten kesen, elinde valizi ile işyerine giden kadın sosyal hizmet işçisinin çığlığı.
Bu çığlık; özellikle pandemi koşullarında hiçbir göreve itiraz etmeden, canını ortaya koyarak çalışan, dinlenme saatlerinde dahi yer olmadığı için bakım yaptığı yaşlının, çocuğun, engelli bireyin yanında ya da koridorlarda süngerlerin, minderlerin, sandalyelerin üzerinde dinlenmeye çalışan personelin çığlığı.
Bu çığlık; 24 saat kurumda kaldığı halde “11 saat çalıştın, gerisi senin dinlenme süren” denilerek ücreti kesilen işçinin çığlığı.
Bu çığlık ; gece mesaisinden çıkıp evine dönmeye çalışırken , servis ya da araç verilmediği için gece vakti sokaklarda kalan, evine dönemeyen, tacize maruz kalan kadın işçilerin çığlığıdır.
Ülkemiz pandemi ile ilgili normalleşme dönemine girmiş bulunuyor. Kadın sığınma evlerinde, huzurevlerinde, çocuk evlerinde, engelsiz yaşam merkezleri gibi Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı pek çok kurumda çalışan ve büyük çoğunluğu kadın olan sosyal hizmet işçileri de artık hem mesai anlamında, hem çalışma koşulları anlamında normalleşmek istiyor.Kanunda yazan, toplu iş sözleşmesinde yazan kural ve kaidelere göre bir çalışma ortamı istiyor.
Biz, devletin bize emanet ettiği yaşlıya, çocuğa , engelliye gözümüz gibi bakıyoruz. Her türlü ihtiyacından kendimizi sorumlu tutuyoruz. Adalet, vicdan, emek, şefkat gibi inancımızın da bize emrettiği insani duygularla hizmet veriyoruz. Görevimizin ötesinde sorumluluklar hissediyoruz. Ama, bunun karşılığını da devletimizden görmek istiyoruz.
Her daim devletimizin, milletimizin yanında, görevimizi layıkıyla yerine getirmeye çalışan kadın sosyal hizmet işçileri olarak, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde yükselen bu çığlığımızın duyulmasını istiyoruz.
Pandemi sürecinin görünmez kahramanları, kadın sağlık ve sosyal hizmet çalışanları olarak emeğin öncüsü, ailenin ve toplumun yapı taşı tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü bir kez daha kutluyoruz”