HAK – İŞ & SWTUF 2.KADIN BULUŞMASINA SENDİKAMIZ ADINA YOLA ÇIKTIĞIMDA ,NİYET HAYIR AKIBETTE HAYROLSUN DEMİŞTİM.. İNŞAALLAH HAYROLACAK.
Havaalanına gittigimizde yol arkadaşlarımızdan,Hak- İş’e baglı Öz İletişim-İş Sendikası adına Sudan Programımıza katılan Özlem hanımın büyük bir koliyi yanında getirdigini gördüm. Sorduğumda, içinde forma olduğunu ,Sudanda yaşayan ve yetimhaneyle gönüllü olarak ilgilenen bir arkadaşının aracılığıyla, yetimhanedeki çocukkarı ziyaret edeceğini ve formaları onlara vereceğini öğrendim.
Neden bilemiyorum, belkide Aile Bakanlığındaki işimle alakalı bu yetimhaneye muhakkak gitmeliyim diye düşündüm fakat, iki arkadaş özel bir zaman geçirmek isterler diye ısrarcı davranamadım. Programımızda olmadığı için planda aksaklık yaşanmasın diye SWTUF yetkilileriyle ve ekibimizle de ziyarete katılmamız mümkün değildi..
Aile Bakanlığındaki görevim gereği ilgi alanım olduğunu ve çok istekli olduğumu duyan , bilen Hak-İş Genel Sekreterimiz sayın Osman Yıldız bey benim bu ziyaarette yol arkadaşım Özlem hanıma eşlik edebileceğimi söyleyince çok mutlu oldum..Vesile oldukları için Allah kendisinden,ve Özlem hanımdan razı olsun.
Özlem hanımın arkadaşı Yetimhane gönüllüsü hanım, bizi özel aracıyla bulunduğumuz yerden aldı ,pişmiş etler ve ekmekler bagajda olduğu halde,Hartuma yaklaşık 40 km uzaklıkta olan Yetimhaneye doğru yola çıktık.
Giderken mekan ve çocuklar hakkındaki düşüncelerimle oraya vardığımız andaki gördüklerim arasında ay ve güneş kadar farklılık vardı.
Toprak yolda ara bir sokakta aracımızı park ettik.Kapıda bizi o yetimhaneden sorumlu olan ki orada beyefendiye ŞEYH diyorlar ,Şeyhin oğlu ve bir kaç yetimhane çocuğu karşıladı..Bu arada mahalledeki durumu iyi olmayan bayan ve çocuklarda meraklı gözlerle bakıyor , dertlerini anlatmaya çalışarak yardım istiyorlardı…
Çift kanatlı bakımsız tahta kapıdan yerleri toprak olan bir avluya girdik..Biraz ilerleyince sol tarafa doğru yöneldim , ilerledikçe ağır bir kokunun rahatsızlık verdiğini farkettim . Açık kapıdan başımı içeri uzattığımda beni derinden etkileyen ömrüm boyunca unutamayacağım o manzara ile karşılaaştım..Ve göz yaşlarımı tutamadım..
Yaklaşık 50 metrekarelik , yettiği yere kadar hasır serilmiş ,yetmediği yer toprak olan ve içerde ağır bir kokunun olduğu mekânda ; önde imamlık yapan bir genç, arkada müezzinlik yapan bir çocuğun eşliğinde bütün çocuklar öğle namazlarını eda ediyorlardı….. Secde ederken, alnı hasıra değil de ,toprağa gelen çocukların alınlarına yapışan topraklar vardı.
Beni etkileyen şey , imkansızlıklarla dolu , fiziksel şartların çok vasat olduğu o yerde dahi vakit girer girmez cemaat olup namaza durmaları ve onları yaratan Rablerine, verdiği nimetler için secde ederek şükretmeleri idi..
Bu çocuklar aynı zamanda hafızlıkta yapıyor ve defterleri olmadığı için tahtadan yapılmış adına LUH denen levhalara ayetleri yazarak çalışıyyorlardı.
Ben o manzara karşısında göz yaşlarımı tutamaz halde ağlarken bir yandan yetimhane gönüllüsü hanıma oraya verdiği emek ve özveri için sarılaraak teşekkür ediyor bir yandanda Rabbimin beni Sudana göndermesindeki hikmetlerden birini idrak etmenin sevincini ve şükrünü yaşıyordum..
Daha ilk şaşkınlığımı ve duygusallığımı atlatamadan namaz sonrası gördüklerimle şaşkınlığım ve duygusallığım iki kat daaha arttı..
Namazdan sonra çocuklar çok acele ve disiplinli bir şekilde gurup gurup haalkalar oluşturup ortayı boş bırakarak yuvarlak bir daire şeklinde oturmaya ve beklemeye başladılar..
Başka bir gurupta ,gelen etleri ,hızlı ve pratik bir şekilde çöp şişlerden sıyırıp, yetimhane gönüllüsü hanımın, yine gelen bağışlarla aldıgı ,çelik kaplara koymaya başladı..
Arka tarafta et ve ekmek bekleyen çocukların, sabırsızlığını, gözlerindeki ışıltıyi ve sevinci sizlere tarif etmem mümkun değil.. Çünkü çocukların genelde yediği yemek , kuru bamya lapası..Eti ise , ancak verilen bağışlarla,gönüllü hanımın alıp kendilerine ait Türk restorantında pişirtip özel aracıyla çocuklara getirmesiyle mümkün..
Hazırlanan tabaklar ,çocukların olusturduğu gurupların ortasına konduğu ilk 5 – 6 saniye içinde avuclanarak verlen ekmeklerin arasına kondu ve bitti….Çocuklardan birinin iki ekmek alıp ekmeklerden birini eteginin altına sakladığını görmek de , yürek dağlayan başka bir hüzündü…
Çocuklar daha sonra yeterli miktarda su olmadığı için ellerini yıkayamadan gönüllü hanımın talimatıyla , avluya çıkarak disiplinli bir şekilde sıraya girdi.Özlem hanımin getirdiģi formalardan şapkalardan Türk bayrağı temalı balonlardan ve satranç takımlarından alan çocukların gözlerindeki ışığı görmenizi isterdim..Sanki kuruyan bir çöle su döktünüz…
Bu ziyaretten sonra daha iyi anladım ki aslında çok güzel ,nimetlerle dolu bir ülkede yaşıyor fakat nedense , Rabbimiz tarafından bize sunulan bu nimetleri , sanki zaten bizimmiş ve bize verilmek zorundaymış gibi rahatlıkla ve belkide hunharca kullanıyor ama çok az şükrediyoruz..
Ben bu yazıyı Aile Bakanlığında çalıştığım kimliğimle değil ,sendikacı kimliğimle hiç değil ,o çocukları gordükten sonra üzerimde hakları oldukkarini duşunerek, tamaamen insani duygularımla, duyarlılık olusturmak ve duyurmak adına yazdım. .Olurya adak kurbanlarımızı ,bağışlarımızı ,sadaka veya zekâtlarimizi göndererek bir nebzede olsa yüreklerine dokunur gözlerindeki umutsuzluģu sevince dönustürebiliriz diye düşündüm.
Bütün samimiyetimle söylüyorum ,; saçlarını okşayıp ,gözlerinin içine gülerek ve sevgiyle baktığınızda bie onları çok mutlu edebiliyorsunuz..
Son olarak SUDAN TÜRKİYE 2.KADIN BULUŞMASINA katılmamı sağlayarak ,benim bu duyguları yaşamama vesile olan ,bizlerle yaptığı her toplantıda bizlere ; biliniz ki “DÜNYADAKİ TÜM MAZLUMLAR BİZDEN ALACAKLIDIR “diyen HAK -İŞ genel başkanım sayın Mahmut ARSLANA ,Genel sekreterimiz sayın Osman YILDIZa ,Genel Başkanım sayın Devlet SERT e , güzel yürekli Özlem hanıma ve “yetimhaneye gitmediğim günü boş geçirmiş gibi hissediyorum” diyerek emeğini ve zamanını o gariplere veren ve onların umudu olan koca yürekli, yetimhane gönüllüsü o hanıma ne kadar teşekkür etsem azdır.Allah onların kalbine göre versin ve ebeddn razı olsun.