SERT:
“2024 YILI ÇALIŞMA HAYATI VE İŞÇİLERİMİZ İÇİN ZORLU GEÇEN BİR YIL OLDU”
“ASGARİ ÜCRETTE EMEĞİN HAKKINI KORUYABİLECEK, REFAH SAĞLAYABİLECEK BİR ARTIŞ OLMADI, ARA ZAM YAPILMASI GEREKİYOR”
“KÇP MASASINDA ÇOK BÜYÜK, ÇOK ISRARLI BİR MÜCADELE VERECEĞİZ”
“225 BİN SAĞLIK VE SOSYAL HİZMET EMEKÇİSİNİN TALEPLERİNE 1 KERE DEĞİL 2 KERE KULAK VERİLMELİ”
HAK-İŞ Genel Başkan Yardımcısı ve Sendikamız Genel Başkanı Devlet Sert, Öz Sağlık-İş Sendikamız da düzenlenen basın toplantısında açıklamalarda bulundu.
Genel Merkezimizde gerçekleştirilen basın toplantısına Genel Başkan Yardımcılarımız Adem Yavuz, Remzi Karataş ve Süleyman Doğan, uzmanlarımız ve çok sayıda ulusal ve yerel medya temsilcisi basın mensupları katıldı.
Katılımlarından dolayı basın mensuplarına teşekkür ederek konuşmasına başlayan Genel Başkan Sert, “2025 yılının bu ilk günlerinde hem geçen yılın muhasebesi hem de yeni yılda çalışma hayatından biz emekçiler adına beklentilerimizi, taleplerimizi paylaşacağımız basın toplantımıza katılımlarınızdan dolayı teşekkür ederim” dedi.
“2024 YILI ÇALIŞMA HAYATI VE İŞÇİLERİMİZ İÇİN ZORLU GEÇEN BİR YIL OLDU”
2024 yılının çalışma hayatı ve işçiler için zorlu geçen bir yıl olduğunu ifade eden Genel Başkan Sert, Dünyadaki ve ülkemizdeki ekonomik sıkıntılar, enflasyondaki yüksek artış, satın alma gücünde yaşanan sürekli erozyon, özellikle temel ihtiyaçlarla ilgili dizginlenemeyen fahiş fiyat artışları, aldığımız zamların, yaptığımız sözleşmelerin ömrünü kısalttı. Her seferinde yeniden yeniden mücadelesini verdiğimiz Ek Protokoller ile kamuda çalışan işçilerin biraz nefes almasını sağlamakla geçen bir yıla veda ettik” şeklinde konuştu.
“ASGARİ ÜCRETTE EMEĞİN HAKKINI KORUYABİLECEK, REFAH SAĞLAYABİLECEK BİR ARTIŞ OLMADI”
Çalışma hayatındaki sorunların çözümü noktasında sendikaların ortaya koydukları iradenin dikkate alınmasını noktasında beklentilerini ifade eden Sert, “Yeni belirlenen ve işveren hariç kimseyi memnun etmeyen asgari ücreti gördük. 22 bin 104 lira. Yıllara göre artış oranı kendi içerisinde tutarlı olabilir. Ancak belirlenen asgari ücret geçim ücreti olarak bu enflasyonist ortamda, ne yazık ki dizginlenemeyen fahiş fiyatlar karşısında, bu kadar yüksek ev kiraları, gıda fiyatları karşısında, emeğin hakkını koruyabilecek, refah sağlayabilecek bir artış olmadı. Hiç beklemediğimiz ve emek dünyasını gerçekten üzen bir artışa, son toplantıda bulunan taraflar evet dedi. İşçi kesiminin temsilcilerinin teklifi masada görüşülmedi dahi. HAK-İŞ olarak, Öz Sağlık-İş olarak komisyonun yapısına hep itiraz ettik. Bu haliyle işçiyi temsil etmiyor dedik. Masanın tarafları el kaldırdığında, işçi kaderi ile baş başa bırakılıyor dedik. Fakat, Komisyonun yapısını tartışsak dahi, çıkan sonucun işçi kesimini memnun etmeyeceği önceden belli olsa dahi, işçi temsilcileri masada kalmalıydı. Masa terkedilmemeliydi” ifadelerini kullandı.
Ortalama ev kiralarının 15-20 bin lira olduğu ülkemizde 22 bin 104 liralık bir sefaletin işçinin önüne konulduğunun altını çizen Genel Başkan Sert, “İşçi bunu hak etmedi. Önceden “insan onuruna yaraşır bir asgari ücret” derdik. Artık tanımımız da değişti, hiç değilse kişinin ailesi ile en temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir asgari ücret diyoruz. Sendika olarak talebimiz; asgari ücretin ara zamla yeniden düzenlenmesidir” dedi.
“KÇP MASASINDA ÇOK BÜYÜK, ÇOK ISRARLI BİR MÜCADELE VERECEĞİZ”
Başkan Sert sözlerini şöyle sürdürdü:
“Asgari ücret artışının yüzde 30 ile sonuçlanmasını, 2025 yılı için pek çok parametredeki artışlarla ilgili de bir işaret fişeği olarak algılıyoruz. Bakın kamuda çalışan işçileri ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolü önümüze gelecek. HAK-İŞ adına KÇP Koordinasyon Kurulu Başkanlığı görevini yürütüyorum. İlk toplantımızı yaptık. İşkollarımızın sıkıntılarını ve çözüm önerilerimizi raporlaştırıyoruz. Bildiğiniz gibi Anayasa Mahkemesi KÇP ile ilgili verdiği kararda “Bu protokolün toplu sözleşmeler için bağlayıcılığını” kaldırdı.
Son gelişmelerden önce, işveren kesimi olarak kabul ettiğimiz kamu kurum ve kuruluşlarının, işçi hak ve menfaatleri için KÇP Protokolünün üzerinde bir hak ve kazanım öngörebileceklerini, bunun için sendikalar olarak önümüzün açıldığını düşünüyorduk. Ama artık bu konuda da endişelerimiz var. Protokolün bağlayıcılığı kaldırılınca kimi kurumlarda acaba daha alt seviyede mi toplu sözleşme masaları kurulacak?
Şunun bilinmesinde fayda var; Yetili sendikalar ve konfederasyonumuz HAK-İŞ olarak böyle bir duruma asla izin veremeyiz. Dahası yıllardan beri çözümlenemeyen ve kanuni düzenleme gerektiren bazı konularda KÇP masasında çok büyük, çok ısrarlı bir mücadele vereceğiz. 696 Sayılı KHK ile kadro alan yüzbinlerce işçinin uğradığı en temel haksızlık olan Tayin meselesinin önünün açılması gibi. Görev tanımlarının, meslek kodlarının belirlenmesi gibi. Görevde yükselme imkanları gibi. Bakın; Sendikamız kamunun en büyük işçi sendikasıdır. 225 bin sağlık ve sosyal hizmet işçisinin yetkili sendikasıyız. Ailelerimizle birlikte 1 milyon kişiye ulaşıyoruz. Hem Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda, hem Sağlık Bakanlığı’nda, hem de 25 üniversitede örgütlü, yetkili, Türkiye’nin en büyük işçi sendikaları arasında 3. Sıradayız”
“SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER İŞKOLUNDA ÇOK BÜYÜK 2 TOPLU SÖZLEŞME MASASININ TARAFIYIZ”
“Bizim taleplerimizin, moral motivasyonumuzun, geçim şartlarımızın, derdimizin sıkıntımızın ötelenmesi, çözümsüz bırakılması düşünülebilir mi? Üstelik sağlık gibi, sosyal hizmet gibi büyük fedakarlıklarla çalışılan bir işkolundayız. Sağlık ve sosyal hizmetler işkolunda çok büyük 2 toplu sözleşme masasının tarafıyız. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda 23 bin işçi adına bu masa kuruldu, ilk görüşmeler tamamlandı Sağlık Bakanlığı’nda ha keza 211 bin işçi adına toplu sözleşme süreci başlamak üzere. Türkiye’nin en büyük üniversitelerinde toplu sözleşme müzakere süreçlerimiz de yine aynı şekilde başlamak üzere. Öz Sağlık-İş Sendikası olarak da 225 bin sağlık ve sosyal hizmet işçisi üyemiz adına bu masalara oturuyoruz. Tabi ki taleplerimiz olacak. Tabi ki kazanılmış haklarımızı daha da iyileştireceğiz. Tabi ki yeni kazanımlar elde etmek için o masalarda fırtına gibi eseceğiz. Biz emekçiyiz, hizmet ediyoruz.
Bizler mal üreten, ürün ortaya çıkartan bir fabrikada çalışmıyoruz. Hizmet sektöründe görev yapıyoruz. Sağlık sisteminin yürütülmesi için omurga görevi görüyoruz. Sosyal hizmet sisteminde devletin yüzünü ağartan kesim biziz. Hastaya, yaşlıya, kimsesize, engelliye, devlete emanet edilen yavrumuza biz bakıyoruz. Böylesine fedakârca görev yapan işçilerin taleplerinin 1 değil 2 kere dinlenilmesi gerekiyor. Bırakın itiraz edilmesini, “sizler için daha fazla ne yapabiliriz” diye sorulması gerekiyor. “Varlığınızın, fedakarlığınızın farkındayız. Taleplerinizin karşılanması için buradayız” denilmesi gerekiyor”
“YENİ KÇP TÜM ÖTEKİLEŞTİRMELERİN, AYRIMCILIĞIN SON BULDUĞU BİR PROTOKOL OLMALIDIR”
“Şunun bilinmesinde fayda var; Toplu sözleşme masasında yetkili sendika Öz Sağlık-İş olarak, beklentilerimizi karşılamayan, taleplerimizi görmezden gelen bir sözleşme bu işçiyi mutlu etmeyecektir.
Bizler;
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde tayin yasağının kaldırılmasıyla ile ilgili bir müjde bekliyoruz.
Kamu Çerçeve Protokolü’nün emek hareketini rahatlatacak düzenlemelerle 1 Mayıs’tan önce imzalanmasını bekliyoruz.
Yeni KÇP, “696 Sayılı KHK’lı” ibaresinin oluşturduğu tüm ötekileştirmelerin, ayrımcılığın son bulduğu, sorunların çözümlendiği bir Protokol olmalıdır.
2023 yılında imza altına alınan ve 700 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolüne uyumlu olmayan bazı toplu iş sözleşmeleri var ve bu sözleşmelerden yararlanan 100 bin kamu işçisi bulunuyor. Yani 100 bine yakın işçi yürürlük sürelerinden kaynaklı olarak taban ücretin de altında kaldı. Şimdi yeni KÇP bizim için yeni bir fırsat. O 100 bin işçinin yürürlükten kaynaklı mağduriyetlerinin 1 Ocak 2025 itibariyle çözümlenerek eşitlemesi gerekiyor. Bu konuda da hem HAK-İŞ olarak hem Öz Sağlık İş olarak gerekli mücadeleyi vereceğiz.
Özellikle üniversite hastanelerinde çalışan sağlık işçilerinin ücretleri Döner Sermaye üzerinden veriliyor. Bu konu, sağlık çalışanları açısından iş barışını da baltalayan verimi, moral-motivasyonu düşüren bir uygulama. Bu işyerlerinde kamu işçilerinin ücretlerinin de döner sermayeden değil, genel bütçeden ödenmesini talep ediyoruz.
Kamuda çalışan işçi kadrolarının yetersiz olduğunu her zaman söylüyoruz. Özellikle Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde personel yetersizliği had safhada. 1 personel en az 5 kişinin yaptığı işi yapıyor. Yükü çok ağır. Personel açığının giderilmesi elzem. Ancak bu sağlanıncaya kadar yaptırılan fazla mesailerle ilgili “tasarruf tedbiri” sıkıntısı yaşanmaya başlandı. Emekten tasarruf olmak. Fazla çalışmadan tasarruf olmaz. Zaten fedakârca gece gündüz çalışan bu personelin fazla mesai ücretlerinin tam ve zamanında verilmesi gerekiyor.
Her seferinde teşekkürü borç bildiğimiz taşerondan kadroya geçen işçilerle ilgili halen yaşanan sorunların bir an önce çözümlenmesini bekliyoruz. Biliyorsunuz kadro verilirken 100 bin işçi kapsam dışı bırakıldı. Hem de haksız yere. Onlar için de bir müjde bekliyoruz”
“ÖNÜMÜZDE EMEKLİLİK SİSTEMİNİN GETİRDİĞİ OLUMSUZLUKLARLA İLGİLİ BİR CENAZE VAR”
“Şu an önümüzde emeklilik sisteminin getirdiği olumsuzluklarla ilgili bir “cenaze” var. Kamuda çalışan ve emekliliği dolan işçi 14 Ocak 2025 tarihine kadar emeklilik dilekçesi vermezse bağlanacak emekli maaşında yüzde 35’e varan oranla bir hak kaybı yaşayacak kaygısı içerisinde. Konfederasyon olarak çağrıda bulunduk, emekliliği hak kazanan kardeşlerimize dedik ki “durun bakalım belki hükümetimiz bu konuda acil bir düzenleme yapar. Aktif işgücünü pasife dönüştürecek bir uygulamaya izin vermez” dedik. Bekleyin dedik, ama ne yazık ki herhangi bir düzenleme yapılmadı. Hep birlikte büyük bir hayal kırıklığı yaşadık ve üyelerimiz hak kaybına uğramasın diye “emekli olun arkadaşlar” dedik.
İş gücü piyasasında kalacak, fayda sağlayacak arkadaşlarımız hak kaybına uğramasın diye “verin dilekçeleri” dedik. Halbuki beklediğimiz küçük bir düzenleme idi, ama maalesef yapılmadı.
Üzüntümüz şu ki; kamuda binlerce emekçimiz bu mağduriyeti yaşamamak için emeklilik dilekçesi verdi. Çok büyük bir insan gücü, kurumsal hafıza ve tecrübeli işçi kaybı yaşanacak. Sendika olarak bu konuda da büyük endişe taşıyoruz”
“BİZLER YETKİLİ SENDİKALAR OLARAK HEM TALEP MAKAMIYIZ HEM MÜCADELE MAKAMIYIZ”
“Vergi dilimlerinde acil bir düzenleme yapılması gerekiyor, ocak ayında alınan ücret ile Aralık ayında alınan ücret arasında, bu hayat pahalılığında çok önemli sayılan bir oran vergiye gidiyor. 1 Mayıs’tan önce beklediğimiz bir diğer müjde de işte bu vergi oranlarının sabitlenmesi, ücreti ile geçinmeye çalışan emekçi kesimin rahatlatılmasıdır. Bizler yetkili sendikalar olarak hem talep makamıyız hem mücadele makamıyız. Masayı terk etmeden yapılan mücadele her zaman kazandırır. Ama ola ki taleplerimize kulak tıkandı, görmezden gelindi. İşte o zaman emeğin üretimden gelen, hizmetten gelen gücü var. Örgütlenmiş olmanın bir gücü var.
Böyle bir görmezden gelinmesi durumunda ilgili mevzuata uygun şekilde bunu kullanmaktan da kaçınmayacağımızın bilinmesini isteriz. Devletimizi seviyoruz. Hükümetimizin içerde ve dışarda bu vatan için, bu millet için verdiği mücadeleyi gönülden destekliyoruz. Ama bu mücadelenin bir parçası olduğumuzun da unutulmasını istemiyoruz. Bu büyük ülkenin nimet-külfet dengesinde duracağımız yeri çok iyi biliyoruz. Gelir dağılımında makasın hangi ucunda olduğumuzu da iyi biliyoruz. Enflasyon ile mücadele stratejisinde ülke ekonomisi düze çıksın diye hepimiz destek veriyoruz. Ama bu enflasyonun sebebi biz değiliz, bu hayat pahalılığının sebebi biz değiliz. Hatta bu durumun “sonuçlarını yaşayan” direk bizleriz. Evimize götürdüğümüz ekmekten pay veriyoruz, çoluk çocuğumuzun rızkından pay veriyoruz bu mücadele için.
Ama madem ekonomik politikaların sonuçları görülmeye başladı. İşte o zaman bizlerin oturduğu toplu sözleşme masalarında bunu da görmek, hissetmek, kayıt altına almak istiyoruz. Kamudaki diğer paydaşlar gibi şartlarda eşitlenmek, kazanımlarda eşitlenmek istiyoruz. Borcu borçla kapattığımız dönemleri bitirip, çoluk çocuğumuza alın terimizin onuru ile bakmak istiyoruz. Bizler; Cumhuriyetimizin 2. Yüzyılında sadece hakkımız olanı istiyoruz”
Basın toplantısı Genel Başkan Devlet Sert’in basın mensuplarının sorularını yanıtlamasıyla son buldu.