ÖZ SAĞLIK-İŞ SENDİKASI GENEL BAŞKANI DEVLET SERT:
“SOSYAL HİZMET KURUMLARI VE SOSYAL HİZMET ÇALIŞANLARI SİYASET MALZEMESİ YAPILAMAZ”
“KURUMLARDA YAŞANAN MÜNFERİT HADİSELER HUKUKUN KONUSUDUR”
“YAŞANAN ÜZÜCÜ VAKALAR ÜZERİNDEN TÜM SOSYAL HİZMET ÇALIŞANLARINI SUÇLAMAK KOLAYCILIK, SİYASİ KURNAZLIKTIR”
“YAPICI TEKLİFLERİNİZ VARSA KAMUOYUNA AÇIKLAYIN, YOKSA ÇALIŞANLARI HEDEF ALMA TOPTANCILIĞINDAN VAZGEÇİN”
“KURUMLARDAKİ EMEKÇİLERİN YETKİLİ SENDİKASI OLARAK ONLARIN LİNÇ EDİLMESİNE İZİN VERMEYİZ, VEREMEYİZ”
HAK-İŞ Genel Başkan Yardımcısı ve Öz Sağlık İş Sendikası Genel Başkanı Devlet Sert, son günlerde bazı sosyal hizmet kurumlarında yaşanan üzücü olaylar karşısında özellikle muhalefet milletvekillerinin yaptıkları açıklamaları “toptancı yaklaşımlar” olarak değerlendirdi ve meydana gelen hadiselere karışan ve sorumluluğu tespit edilen çalışanların hukuk önünde hesap verdiklerini ancak yapılan sorumsuzca açıklamaların tüm sosyal hizmet çalışanlarını etkilediğini ve motivasyonlarını düşürdüğünü söyledi.
Konuya ilişkin olarak yazılı bir açıklama yapan sağlık ve sosyal hizmet iş kolunun yetkisi sendikası Öz Sağlık-İş Sendikası Genel Başkanı Devlet Sert, sosyal hizmet emekçilerinin ve özellikle kurum-kuruluşlarda çok zor şartlar altında görev yapan bakım personelinin, gerçekleşen üzücü olaylar karşısında toptan bir şekilde suçlanmasına sert tepki gösterdi.
Devlet Sert yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Son zamanlarda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı kurum ve kuruluşlarında meydana gelen bazı üzücü, istenmeyen münferit olaylar karşısında özellikle muhalefet partilerine mensup milletvekillerinin yapmış oldukları açıklamaları ne yazık ki sorumsuzca buluyoruz.
Devlete emanet edilmiş çocuklarımız, engelli ve yaşlılarımıza her türlü fedakarlıkla ve kendilerini adayarak hizmet eden personel arasında bu üzücü olaylara karışanlar hakkında anında soruşturma başlatılmakta, ilgili kurum ve kuruluşlar ile sendikamız da bu konuda asla taviz vermeden hukuki süreci takip etmektedir.
Ancak bu üzücü ve tasvip edilmeyen olaylar karşısında sosyal hizmet çalışanlarını bir bütün olarak suçlamak, yıpratmak, psikolojilerini alt üst etmek, sanki bu tür olayların her an her dakika yaşandığı izlenimini oluşturmak, bu tür siyasi saiklerle bakanlık, kurum ve kuruluş yetkililerine ağza dahi alınmayacak sözlerle saldırmak kolaycılık ve bu üzücü vakaları iç siyasete alet etmektir.
Bazı siyasi partilere mensup milletvekillerinin sosyal hizmet kurumları ve çalışanlarına yönelik tepkinin ötesine geçen tavırlarını hem bizler hem de kamuoyu hayretle izlemekteyiz.
Olaylara ilişkin kurum ve ilgili çalışanlar hakkında incelemeler başlatılmışken, işini layıkıyla yapan kuruluşlar ve emekçilerin tamamına suçluymuş gibi davranılması ve siyasi rakiplere saldırı için araç olarak kullanılmasını tasvip etmiyoruz.
Elbette aralarında yılların verdiği yıpranmışlık, öfke kontrolü olmayan, psikolojik sorunlar yaşayan insanlar ve bunlardan kaynaklanan üzücü hadiseler vardır. Ancak devletin kendilerine emanet ettiği çocuklara, yaşlılara, engellilere gözü gibi bakan personel ile dezavantajlı gruplara daha iyi hizmet vermek adına her türlü hizmet modelini deneyen, bunun için yeni binalar inşa eden ve bu alanda eğitimler almış personel istihdam eden kurumun bir bütün olarak hedef alınması ve rekabete konu edilmesi asla kabul edilemez.
Hiç kimse bir çocuk kaçsın, bir yaşlı ölsün istemez. Bu tür vakalarda ihmali olan yönetici veya suçlular her kimse hakkındaki incelemeden, soruşturmadan ve dahi hukuktan da kurtulamaz. Buna inancımız sonsuzdur.
Ancak zaten yaptıkları iş gereği yıpranmış, yorulmuş, bin bir türlü zorlukla görevini yerine getiren, bunu yaparken de bir anne, bir evlat şefkati ile yaklaşan, sabahlara kadar ateşli çocukların başında bekleyen, onlara anne yokluğu yaşatmamak için çabalayan, engellisinden yaşlısına kadar bakım yaparken her türlü hassasiyeti gösteren sosyal hizmet emekçilerinin motivasyonunu yok eden bu tür açıklama ve tavırları da sorumsuzluk örneği olarak görüyoruz.
Hele ki münferit olaylar üzerinden devletin koruması altındaki çocukları terör faaliyetleri ile ilişkilendirmek hem bu çocuklara hem de görev yapan sosyal hizmet personeline yapılacak en büyük kötülüktür.
Kurulduğu ilk günden bu yana koruma altındaki çocuklarımıza hizmet veren çocuk evlerinden çıkan çocuklarımızın yüzlercesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurum ve kuruluşlarının farklı kademelerinde memur kadrosu alarak vatanına hizmet etmektedir.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı sosyal hizmet kurumlarındaki işleyişle ilgili ya da bu personelin moral-motivasyon ve ruh sağlığının iyileştirilmesine yönelik yapıcı eleştirileri ya da teklifleri olan varsa lütfen bunu sorumlu muhalefet anlayışı ile kamuoyu ile paylaşsınlar isteriz. Ancak bu yapılanlar, meydana gelen üzücü olaylar üzerinden bir manipülasyondur, bir linç hareketidir.
Kurumun bir paydaşı ve Yetkili Sendikası olarak sadece üyelerimizin değil, üyelerimizin hizmet ettiği dezavantajlı insanların kaldığı kurumlarımıza da katkı sağlayacak, eksiklik ve aksaklıkların tekrar etmemesi adına üzerimize düşen ne varsa kurumlarımızın yanında olduğumuzun bilinmesini isteriz.
Sendika olarak çalışanların özlük ve mali haklarını iyileştirdik, iyileştireceğiz; psikososyal destek verdik, vereceğiz. Bu tür çalışmalarımızla bu büyük ailenin bir parçası olmaya her daim hazır olduğumuzun bilinmesini isteriz.
Sosyal hizmet emekçilerinin mevcut fiziki yıpranmışlığının, sorumsuzca yapılan açıklamalar ile travmaya dönüştürülmesine, devletin koruması altındaki çocuklarımızın şahsi ve siyasi çıkar için malzeme yapılmasına da asla izin vermeyeceğiz”.