YİNE HAKLIYIZ – HAKLININ YANINDAYIZ

SAĞLIK BAKANLIĞI VE BAĞLI İŞYERLERİ İLE İLGİLİ YETKİ DAVASINDA
İSTİNAF MAHKEMESİNİN SAĞLIK İŞÇİLERİNE MÜJDELİ KARARI.

YİNE HAKLIYIZ – HAKLININ YANINDAYIZ

HAK-İŞ Konfederasyonuna bağlı Sendikamız Öz Sağlık-İş’in örgütlü bulunduğu T.C. Sağlık Bakanlığı ve bağlı işyerlerindeki sağlık işçilerini kapsayacak olan işletme kamu toplu iş sözleşmesi yetki tespiti 14.12.2018 tarihinde sendikamız lehine sonuçlanmış olup söz konusu tespite Türk-İş Konfederasyonuna bağlı Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası tarafından itiraz edilerek, Ankara 24. İş Mahkemesinde dava açılmıştır. Ayrıca Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası kendilerine gönderilen olumsuz tespit yazısına karşı da itiraz etmiş ve Ankara 23. İş Mahkemesinde ayrıca bir dava daha açmıştır. Akabinde iş bu dosyalar Ankara 24. İş Mahkemesi dava dosyasında birleştirilmiştir.

Davacı Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası lehine verilen ilk derece mahkemesi kararı, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi (İstinaf) 9. Hukuk Dairesi’nin 2019/2362 Esas sayılı dosyası üzerinden yaptığı inceleme neticesinde 12.07.2019 tarih 2019/1633 K. sayılı gerekçeli kararı ile ortadan kaldırılarak, asıl ve birleşen davaların reddine karar vermiştir. Böylece istinaf mahkemesi ayağı sendikamız lehine sonuçlanmıştır.

Binlerce sağlık emekçisini ilgilendiren davanın özü şu şekildedir;

2018 Nisan ayı itibariyle 696 Sayılı Kanun Hükmündeki Kararname kapsamında daimî işçi kadrosuna geçirilen eski taşeron işçilerimiz, halen Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde ya da diğer birimlerde çalışmaya devam etmektedirler.

Sağlık işkolunda olan bu işçi kardeşlerimizin büyük çoğunluğu, Öz Sağlık-İş Sendikamıza üye durumundadır. Taşeron işçilikten daimî kadroya geçen işçiler dışında, aynı işyerlerinde öteden beri çalışan Türkiye geneli toplam 3500 civarında kadrolu işçi de hala çalışmaya devam etmektedir.

T.C. Sağlık Bakanlığı mevcut mevzuat uyarınca işletme niteliğinde olup bu gibi yerlerde toplu iş sözleşmesi yetki tespiti yapılırken toplam çalışan işçi sayısında %40 çoğunluk aranmaktadır.

Eylül 2018 tarihinde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ na yapılan müracaatımız sonucunda, Türk-İş Konfederasyonuna bağlı Türkiye Sağlık İşçileri Sendikasına açık ara üye fazlalığımız tespit edilerek kanunda aranan gerekli %40 çoğunluğu sağlamamıza rağmen, yapılan bu tespite Türk-İş Konfederasyonuna bağlı Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası itiraz etmiş ve konuyu yargıya taşımıştır.

Yetki tespitine itiraz eden Türk-İş Konfederasyonuna bağlı Türkiye Sağlık İşçileri Sendikasının mahkemeye sunduğu dava dilekçelerinde;

“Çalışma Bakanlığı’nın sonuçlandırdığı toplu iş sözleşmesi yetki tespitinde, o tarihte T.C. Sağlık Bakanlığı’nda 18.940 sağlık işçisi çalıştığı, bunlardan Sadece 3.500 işçinin eski kadrolu işçiler olduğu, dolayısıyla geriye kalan yaklaşık 15.500 taşerondan kadroya geçen işçinin bu toplu iş sözleşmesinin çoğunluk tespitinde toplam işçi sayısında dikkate alınmalarının, hem hukuka hem adalete hem hakkaniyete hem fırsat eşitliğine hem de vicdanlara aykırı olduğu açıktır.” ifadeleri aynen yer almaktadır.

Oysa ki, 696 Sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile daimî işçi statüsüne geçirilen yaklaşık bir milyon işçinin, kanun hükmündeki kararname ile birlikte yayınlanmış olan ve şu anda halen faydalanmak da oldukları hükümler 31.10.2020 tarihinde sona erecektir.

31.10.2020 tarihi gelinceye kadar ise sendikalar örgütlü oldukları kamu işyerlerinde kamu toplu iş sözleşmeleri imzalamakta ve bu sözleşmelerin büyük bölümünün süresi 31.10.2020 tarihinden çok sonra sona ermektedir.

Hal böyleyken, taşerondan kadroya geçen işçilerin yararlanmakta oldukları hükümlerin süresinin bitiminden itibaren (31.10.2020) ilgili Bakanlıklarla yetkili işçi Sendikaları arasında imzalanmış toplu iş sözleşmelerinden faydalanmaları kaçınılmazdır. Yani taşerondan kadroya geçen daimî işçiler de yeni yapılacak toplu iş sözleşmesinden 31.10.2020 tarihinden itibaren YARARLANACAKTIR.

Malum sendikanın iddialarından yola çıkılması halinde ve toplu iş sözleşmesini kendileri yapmaları halinde dahi 31.10.2020 tarihinden sonra da söz konusu taşerondan kadroya geçen sağlık işçilerini kendi imzalayacakları sözleşmeden faydalandırmayacaklardır.

Kaldı ki, 696 Sayılı KHK sonucu Yüksek Hakem Kurulu Kararı ile taşeron işçilikten kadroya geçen işçilere uygulanmakta olan hükümlerin daha erken bir tarihte sonuçlanabilme durumu da söz konusudur.

Öz Sağlık-İş Sendikası olarak bizler, kanun hükmündeki kararname gereği belirli bir süre uygulama zorunluluğu olan hükümler bittikten sonra, Sağlık Bakanlığı ile masada imzalanacak toplu iş sözleşmesine geçiş yapılacağı kesin olan işçilerin söz konusu toplu iş sözleşmesi yetki tespitinde dikkate alınmamaları için hiçbir hukuki, vicdani, ahlaki gerekçe görmüyoruz. Taşeron işçilikten kadroya geçen sağlık işçisi emekçilerinin T.C. Sağlık Bakanlığı ile yapılacak yeni işletme toplu iş sözleşmesinden faydalanmamaları için malum sendikanın talepte bulunmasını hayretle ve tarihe düşülecek ibretlik bir not olarak takip ettik/ediyoruz.

Yapılan itirazların sonucu açılan davalarda taraf olarak duruşmalara katıldık ve nihayetinde adalet tecelli etti.

 Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9.Hukuk Dairesi tarafından yerel mahkemenin kararı ortadan kaldırarak, Öz Sağlık-İş Sendikası’nın iddialarında haklı olduğuna karar verildi.

Yargıtay aşaması da tamamlandıktan sonra kesin olarak karara bağlanacak olan yetki süreci sonrasında, taşerondan kadroya geçirilen işçiler de dahil olmak üzere, tüm sağlık çalışanlarının mevcut mevzuatlar çerçevesinde tüm haklarını korumaya geliştirmeye devam edeceğiz.

Ülkemizde bir zamanlar bir kısım işverenlerin, işçilere karşı takınmış oldukları tavır ve tutumları, işçi hak ve menfaatlerini korumak üzere kurulmuş bir sendikanın “kötü işveren” zihniyetiyle hareket edip sağlık işçilerinden gizlemeye çalıştıkları gerçekleri ortaya çıkarmaya ve emekçilerden yana mücadelemize devam ediyoruz.

Haksız olduklarını bile bile davalar açarak, algı operasyonları yürüterek, binlerce sağlık işçisinin toplu iş sözleşmesine, zamlarına, ikramiyelerine ve sosyal haklarına kavuşmasını engellemek isteyen ve geciktirenlere sesleniyoruz.

“Sonun da hüküm isabetli bile olsa, geciken adalet zulümdür”
“Sağlık işçilerine zulmü bitirin”

Bir yanıt yazın